ABD’nin Türkiye’ye bakışındaki milimetrik dalgalanmaları, kripto para borsası izler gibi izleyen ve teşhis ettikleri “düzelmelerden” sevinçle söz eden yazar-çizer arasında ayrık otu gibi durmak, benim için üzücü tabii; ama gerekli. “ABD ile ilişkilerimiz düzelmesin” istemiyorum elbette, böyle bir beklenti ancak stratejik körlük sonucu oluşur. Neredeyse bir aydır ABD ile ilişkiler borsasının ibresi bir aşağı bir yukarı oynuyor, fakat bir türlü iki müttefik arasında olması gereken güven ortamının oluşmasını sağlayacak o beklenen adım ABD tarafından atılmıyor.
O adımın adı, PKK uzantısı PYD, YPG ve moda isimleriyle SDG’nin içindeki Amerikan CENTCOM birliklerinin geri çekilmesidir. Bu adım atılmadığı gibi, CENTCOM komutanı, Amerikalı yazarları helikopterle SDG ziyaretlerine götürüyor; onlara “Neden Suriyeli Kürtlerden vaz geçemeyeceklerine” dair brifingler veriyor, makaleler yazdırıyor.
Böyle bir makale New York Times’da, Thomas Friedman imzasıyla çıktı. Sayın yazara göre, ABD’nin Orta Doğu siyaseti de, İsrail’in geleceği de, Türkiye’nin Suriye’ye bir üçüncü harekatı yaparak “Suriyeli Kürtleri tekrar ezmesi” de CENTCOM’un SDG ve onların içinde/yanında konumlandırılmış 900 Amerikan askerinin desteği ile sağlanıyor. Komutan Orgeneral Michael Kurilla, Friedman’a bu durumu hangi cümlelerle ifade etti bilemeyiz; yazar Kurilla’ya ait tırnak içinde hiç ifade aktarmıyor. Ama belli olan bir şey var ki, kendisine helikopterle Suriye turu verilen bir gazeteci, izlenimini anlattığı yazıda elbette ev sahibinin görüşlerine yer verir.
ABD silahlı kuvvetleri, “kitle imha silahları var” diye tamamen asılsız bir iddia ile Irak’ı işgal edip, kurulu düzeni, ekonomiyi, siyaseti ve etnik-aşiret dengelerini yok ettiği harekâta çok sayıda gazeteci götürür, bunları belirli askeri birliklere “iliştirir” ve kendilerine söylenen sözlerin, verilen bilgilerin asla bir yetkiliye atfen yazılmaması için belge imzalatırdı. Bu belgeyi imzalamayı reddeden bazı gazeteciler de vardı. (İki yıl önce vefat eden İngiliz yazar Robert Fisk’i anmak isterim.)
Özetle, Friedman’ın SDG’yi ve “onun yılmaz Kürt savaşçılarını” romantize eden satırlarının doğrudan SDG’nin patronu, CENTCOM komutanına ait olduğunu var sayarsak hata etmiş olmayız.
ABD’li gazetecilere verilen bu Suriye turunun zamanlaması da dikkat çekici: Türkiye, SDG ve Irak’taki oluşumlarının bünyesindeki teröristlerle, PKK’nın sadece Türkiye içinde değil ama sınırları ötesinde de bitirilmesi için yeni, kararlı ve nihai bir operasyona hazırlandığı haberleri çıktığı sırada, Org. Kurilla’nın “Bizim asla vaz geçemeyeceğimiz yerel ortaklarımız” mesajının nedeni, amacı, hedefi çok bellidir: “Türkler ve radikal Arap milisleri, PKK’yı ele geçirmek için Kürtlere tekrar saldırırlarsa” ABD’nin stratejik hedefleri çok olmasa da zarar görür.
Bir kere SDG, sadece PKK demektir; Suriyeli Kürtlerle uzaktan yakından ilgisi yoktur. ABD, hala “Yakaladığımız DAEŞ militanlarına bekçilik yapıyorlar” diye bahaneler uydurarak, PKK’ya, Suriye halkına ait petrol kuyularının nerede ise üçte birini peşkeş çekmesi, onlara sözde özerk bölgeler oluşturup, orada PKK teröristlerine kod isimlerle yerel yönetim görevleri vermesi, dostlukla, müttefiklikle bağdaşmaz.
ABD, Washington’da Dışişleri Bakanı’yla ağzının bir tarafından, Suriye’de CENTCOM komutanı ile ağzının öteki tarafından konuşuyor.
GÜNDEM
13 Ekim 2024SPOR
13 Ekim 2024GÜNDEM
13 Ekim 2024SPOR
13 Ekim 2024SPOR
13 Ekim 2024GÜNDEM
13 Ekim 2024GÜNDEM
13 Ekim 2024